Kurşun soğutma sıvısı ve yeni karışık uranyum-plütonyum nitrür yakıtı içeren bu yenilikçi reaktörler, küresel nükleer endüstrinin en önemli tesisi olan Deneysel Gösteri Güç Kompleksinin (DGGK) bir parçası olacak.
Geleceğin nükleer teknolojileri kümesi, dünyada benzeri olmayan birbirine bağlı üç tesis içeriyor. Bunlar, uranyum-plütonyum nükleer yakıt üretimi (üretim/yenileme) için modül, BREST-OD-300 güç ünitesi ve ışınlanmış yakıtın yeniden işlenmesi için modülden oluşuyor. BREST-OD-300’ün inşasıyla dünyada ilk kez aynı sahada “hızlı” reaktörlü ve kapalı nükleer yakıt çevrimli bir nükleer santral kurulmuş olacak. Santralde ışınlanmış yakıt yeniden işlemeden sonra yenilemeye; yani taze yakıtın yeniden üretimine gönderilecek. Yakıtın yeniden kullanımıyla sistem yavaş yavaş özerk ve harici enerji kaynaklarından bağımsız hale gelecek.
BREST-OD-300 reaktörlü nükleer güç ünitesinin inşası, Rosatom’a bağlı yakıt şirketi TVEL tarafından Tomsk Bölgesi Seversk’te bulunan Sibirya Kimyasal Fabrikasının sahasında gerçekleştiriliyor. BREST-OD-300 reaktörünün 2026’da faaliyete geçmesi planlanıyor.
“Nükleer enerjinin kaynak temeli neredeyse tükenmez hale gelecek”
Konuyla ilgili konuşan Rosatom Genel Müdürü Alexey Likhachev, “Nükleer yakıtın sonsuz sayıda yeniden işlenmesi sayesinde, nükleer enerjinin kaynak temeli neredeyse tükenmez hale gelecektir. Bu teknoloji sayesinde aynı zamanda, gelecek nesiller için kullanılmış nükleer yakıt biriktirme sorunu ortadan kalkmaktadır” dedi.
Uzmanlar da 8 Haziran itibariyle yapımına başlanan bu projenin sektöre ivme kazandıracağına ve daha ileri teknolojilerin önünü açacağına kesin gözle bakıyor.
“Nükleerin geleceğini şekillendirecek”
Rusya, ABD, AB, Hindistan, Çin, Japonya gibi ülkelerin katılımıyla Fransa’da bir araştırma merkezinde yürütülen dünyanın en büyük füzyon projesi ‘ITER’de Reaktör Tasarım Mühendisi olarak görev yapan Dr. Can Turgut, dünya enerji sektöründe devrim niteliği taşıyan BREST-OD-300 reaktöründe kullanılan kapalı yakıt çevriminin “nükleerin geleceğini şekillendireceği” görüşünde. Turgut, “Bu teknoloji, hem küresel ısınma ve iklim değişikliklerini önlemede hem de elektrik ve enerji ihtiyacını karşılamada çok önemli bir yere sahip olacak” diye konuştu.
“Enerji ihtiyacına ekolojik ve ekonomik çözüm”
Turgut, tüm dünyada önümüzdeki yıllarda artacak enerji ihtiyacının hem ekonomik hem de ekolojik olarak karşılanmasında böyle nükleer projelerin çok büyük önem taşıdığını kaydederek, “Bu reaktör tipleri hem enerji sorununun çözülmesi hem teknoloji ve kalkınma hem de güvenlik ve ekoloji açılarından çözüm vaat ediyor. Özellikle kapalı çevrimin güvenli olması, az radyoaktivite olması, kazalara karşı neredeyse sıfır riskle hareket etmesi ve kapalı çevrimde tekrardan yakılabilen yakıtlar tabi ki en büyük avantajı. Yakıt üretiminin, yakıt geri dönüşümünün ve nükleer reaktör binasının aynı tesiste olduğu bir sistem geçici depolama maliyetlerini düşürecektir. Bu reaktörle birlikte nihai atık gömülmesi konusundaki problemler neredeyse tamamen ortadan kaldırmış olacak. Tekrar tekrar yakılan yakıtlar ve geri dönüşüm sayesinde uzun süreli enerji ihtiyacı da karşılanacak. Bunun hem ekonomik hem ekolojik açıdan ülkeler ve dünya üzerinde etkisi büyük olacaktır” şeklinde konuştu.
Turgut, kapalı nükleer yakıt çevrimiyle çalışan bu teknolojilerin kullanımının hızla yaygınlaştırılmasının dünya için çok yararlı olacağını vurgulayarak, “Benim kişisel kanım bu yeni, güvenli ve devrimsel nitelik taşıyan projeyi olabildiğince çabuk pazara sunmanın faydalı olacağı yönünde. Bunun için dünya pazarının büyümesi beklenmemeli; çünkü bu teknoloji enerji ihtiyacını karşılamada direkt olarak bir çözüm olacaktır ve çok büyük bir kapı açacaktır” ifadelerini kullandı.
“Toryum zengini Türkiye için de büyük avantaj sağlayabilir”
Kapalı yakıt çevrimine sahip bu güç ünitesinde sadece uranyum, plütonyum gibi izotoplar değil, toryum ve uranyumun doğal halde zenginleştirilmeden yakılması da mümkün olacak. Reaktör Tasarım Mühendisi Dr. Turgut, bunun hem maliyeti düşüreceğini hem de Türkiye gibi toryum açısından zengin ülkeler için çok büyük bir avantaj sağlayacağını kaydetti. Turgut, “Önümüzdeki senelerde bu tarz reaktörlerin yaygınlaşmasıyla beraber Türkiye’nin de bu reaktörleri kullanan ülkeler arasında yer almasını temenni ediyorum” dedi.
“Rus bilim insanlarının tecrübesi çok büyük”
BREST-OD-300 reaktörünün yapımına başlayan Rus bilim insanlarının nükleer enerji alanında çok büyük yetkinliklere sahip olduğunun da altını çizen Turgut, bu yetkinliğin Türkiye’nin ilk nükleer santrali Akkuyu Nükleer Güç Santralinin (NGS) yapımında da açıkça görülebildiğini söyleyerek, şöyle devam etti: “Hem akademik hayatım boyunca hem de içinde bulunduğum uluslararası projelerde çalıştığım sürede Rus bilim insanları ve mühendislerle çalışma, ortak iş yapma fırsatı buldum. Rus bilim adamlarının bilimsel düşünceleri, devrimsel nitelikteki tasarımları ve kendilerini sürekli geliştiren yapıları sayesinde yaptıkları tasarımlarda öne geçtiklerini görüyoruz. Örneğin, Türkiye’de yapılan Akkuyu Nükleer Güç Santralinde Amerikan ve Avrupa tasarımlarına göre ufak tefek birtakım değişikliklerle çok büyük verimler elde ettiklerini, altıgen yakıt tasarımı sayesinde nötronik açıdan, yatay buhar üreticisi sayesinde termohidrolik açıdan bir adım öne geçtiklerini gözlemledim. Bu açıdan özellikle de bu hızlı reaktörlerin kontrolünün zor olduğu bilim insanları tarafından bilinen bir gerçek. Bu konuda Rus bilim adamlarının ve Rusya’nın çok büyük bir tecrübesi var. Bu işi başarabileceklerine inancım var.”
Van’da dünya standartlarına uygun lüks yat üretildi